Bu Blogda Ara

24 Eylül 2010 Cuma

Cinsel İsteksizlik

Eşinizle yatağa sadece uyumak için giriyor ya da sevgi sözcükleri yerine sessizliği yatağa taşıyorsanız, cinsel hayatınızdaki problemler ilişkinizi ele geçirmiş demektir.

İlişkiniz serbest bırakmakta geç kalmamalı ve bir an önce cinselliğinizi özgürlüğe kavuşturmalısınız. İlişkinizin ilk günlerinde yatağa kadar bekleyemez, bir bakışla kendinizi sevgilinizin kollarında bulurdunuz. Şimdilerdeyse cinsellik sadece arada bir yapılması zorunlu bir alışkanlık haline geldi. Bu hikâye size bir yerden tanıdık mı geliyor? O zaman siz de cinsel isteksizlik sorunuyla karşı karşıyasınız demektir. Uzun süreli ilişkilerin en büyük sorunlarından biri olan cinsel isteksizliğin birçok nedeni olabilir. Önemli olan, bu nedenleri bulmak ve sorunu çok geç olmadan ortadan kaldırmaktır.

KADINLAR NEDEN CİNSELLİKTEN KAÇAR?

Cinsel isteğin olması, hem kadında hem de erkekte bazı faktörlere bağlıdır. Bunlar; biyolojik içgüdü, kişinin kendini seksi bulması, yeterli benlik saygısı, çekici bulunan bir partnerin varlığı ve partnerle cinsellik dışındaki alanlarda da iyi ilişkidir. Ayrıca cinsellikle ilgili daha önce olumlu deneyimler yaşamış olmak da çok önemlidir. Medical Park Göztepe Hastanesi’nden Psikiyatrist Dr. Hülya Soylu bunun birçok sebebi olduğunu belirtiyor.


ERKEKTE PERFORMANS EN ÖNEMLİ ETKEN

Erkeklerde cinsel isteksizliğin nedeni ‘performans anksiyetesi’ olarak da tanımlanan, başarısız olma kaygısıdır. Bunun altında yatan sorunsa çoğu kez ereksiyon kusuru ya da erken boşalma problemidir.

ÇALIŞMA HAYATININ ZORLUĞU ETKİLİYOR

Ayrıca günümüzde, gerek kadınlar gerekse erkekler, çoğunlukla çalışma hayatındaki zorluklardan dolayı kronik stres ve yorgunluk yaşıyor. Bu, cinsel isteğin yitirilmesinde önemli bir etken olabiliyor.


UZUN SÜRE SEKS YAPMAMAK SOĞUTUYOR

Uzun süre seksten uzak kalmak da cinsel dürtüyü azaltıyor. Cinsel ilişki sırasında ağrıya neden olan ürolojik bir sorun ya da testosteron eksikliği ve hiperprolaktinemi de erkeklerde istek kaybına yol açıyor.
İLİŞKİDE UYUM VE ÇEKİCİ BULMA ÖNEMLİ

İsteksizliğin, kişiye göre değişen farklı sebepleri vardır; tıbbi, psikolojik ve farmakolojik (ilaç ya da madde kullanımına bağlı) faktörlerin bir kombinasyonudur. Kadınlarda, özellikle ilişkide anlaşmazlık varsa cinsel sorunlar da beraberinde geliyor. Kişi partnerini fiziksel olarak çekici bulmuyorsa ya da duygusal açıdan ilgisi-sevgisi azalmışsa, ona karşı arzu duymaz ve bu durum da cinsel isteğin kaybolmasına yol açabilir. Uyarılma ve orgazm evresinde, erkekten kaynaklanan özellikle erken boşalma gibi nedenler kadını cinsellikten soğutabilir.

AĞRILI İLİŞKİ ETKİLİYOR

Kadınlarda organik sebebe bağlı (östrojen eksikliği, menopoz, hiperprolaktinemi, vajinal enfeksiyon gibi) ağrılı ilişki de kadının eşinden uzaklaşmasına neden olur. Hamilelik ya da cinsel yolla bulaşan hastalık kapma korkusu da diğer bir isteksizlik nedenidir.

ERKEĞİN CİNSEL PERFORMANS ISRARI KADİNİ SEKSTEN SOĞUTUYUR

Çocukluk döneminde yaşanmış travmalar, kötü deneyimler ya da aile tarafından aşılanmış cinsellik karşıtı tutum, isteksizliğe hatta vajinismusa sebep oluyor. Çiftler arasında cinsel ilgi balonundan bir dengesizliğin olması durumunda ortaya çıkabilen, erkek tarafından dayatılan ısrarlı cinsel performans baskısı da, kadında azalmış cinsel istekle sonuçlanabilir. Bunların dışında istek azlığı; kronik stres, anksiyete ve depresyona bağlı da olabiliyor. “Partnerinize karşı cinsel istek duymamanızın birçok nedeni olabilir. Sorunun neden kaynaklandığını bularak, birlikteliğinizi kurtarabilirsiniz.”


DEPRESYON LİBİDOYU DA VURUYOR

Depresyonda, libido kaybı en sık görülen bulgulardan biri. Ancak tedavide kullanılan antidepresan ilaçlar da bazı hastalarda isteksizliğe neden olabiliyor. Ayrıca her iki cinste, antiandrojen, antihipertansif ilaçlar, sakinleştiriciler, alkol, amfetamin gibi maddeler sorunu tetikliyor.

Psikiyatrist Dr. Hülya Soylu’ya göre; “Kişinin cinsel işlev bozukluğunu çözmek için yapacağı ilk şey ‘cinsel sorunu’ olduğunu kabullenmek. Partnerler karşılıklı olarak konuşabilmeli, yargılayıcı-suçlayıcı olmaktan kaçınmalılar. Cinsel problem bir kişiye bağlı olabilir; ancak iki kişiyi etkiler. Bu nedenle ortak bir sorun olarak ele alınmalıdır. Eğer cinsel isteksizlik ilişkideki anlaşmazlıktan, çatışmalardan kaynaklanıyorsa, birlikte çözüm yollan aranmalıdır. Bireysel çabalar sonuç vermiyorsa ve tıbbi bir duruma bağlıysa, konunun uzmanına, psikolojik sorunlara bağlıysa bir psikiyatriste ya da cinsel terapiste başvurulmalıdır.”

ÖNCE NEDENİN TESPİTİ, SONRA TEDAVİ

Tedavi, ayrıntılı ve sağlam bir şekilde nedenlerin anlaşılması üzerine kurulmalıdır. Dr. Hülya Soylu, cinsel isteksizliğin nedenlerini psikolojik, übbi, farmakolojik (ilaçlara ya da madde kullanımına bağlı) olarak üç ana başlıkta toplayarak açıklıyor. “Tedavi nedene yönelik yapılmalıdır. Yani isteğin azalmasına ya da ilişki sırasında ağrıya sebep olan herhangi bir hormonal, ürolojik ya da jinekolojik faktör varsa bunların değerlendirilip uygun şekilde uzmanınca tedavi edilmesi gerekir. Hormonal kökenli bir cinsel istek azlığı varsa, eksik hormonu yerine koymakla çoğu kez başarılı bir şekilde tedavi sağlanıyor. Psikolojik nedenli cinsel istek bozukluğu varsa, konusunda eğitim görmüş uzmanın yapacağı psikoterapiye çoğu kez kişi olumlu yanıt verir” diyor.

TEDAVİYE BİRLİKTE KATILIN

Çiftin tedaviye birlikte katılası son derece önemli. Bununla birlikte çocukluk döneminde hatta sonrasında yaşanmış bir travma, taciz ya da istismar varsa, tedavinin sağlıklı ilerleyebilmesi için ilk önce bireysel tedavi uygulanması gerekebilir. İlaç kullanımına bağlı cinsel fonksiyon bozukluğu varsa; bunun bırakılması, dozunun ayarlanması ya da değiştirilmesi gerekmektedir.

ERKEN BOŞALMA VARSA…

Uyarılma ve orgazm evresinde erkekten kaynaklanan (özellikle erken boşalma gibi) nedenlerle sık sık başarısızlık yaşanması, kadınlarda olumsuz duygular oluşmasına neden olur. Bu da cinsel isteğin bastırılmasıyla sonuçlanır. Erken boşalma, erkeklerde de ‘performans anksiyetesi’ olarak tanımlanan başarısız olma kaygısı doğurur.

Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Suat Süphan Erşahin, konuyla ilgili bilgi verdi:

• Fizyolojik ve fiziksel nedenler
• Cinsel organ yapı ve fonksiyonel bozukluklar
• Vajinal enfeksiyonlar
• Rahim ağzı enfeksiyonu
• Rahmin alınması
• Hormonal faktörler
• Yaşlanma, menopoz
• Anti depresan ilaç kullanımı
• Kronik hastalıklar için düzenli kullanılan ilaçlar
• Alkol-uyuşturucu kullanımı
• Şeker hastalığı
• Tansiyon, kalp, karaciğer, böbrek hastalıkları
• Parkinson gibi nörolojik hastalıklar
• Obezite
• Cinsel organ şeklini bozan travma, virütik enfeksiyonlar

CİNSEL İSTEKSİZLİĞİN NEDENİ NE?

Gebelik, Kürtaj korkusu
Vajinusmus
Depresyon, psikolojik hastalıklar
Kızlık zarının bozulma korkusu
Eğitimde yetersizlik
Güvensizlik, aldatılmak
Eşcinsel eğilimler
Yoğun iş temposu
Yeni doğan bebek
Yeterince uyarılmama
Şeker hastalığı: Cinsel isteksizliği en çok tetikleyen hastalıktır. Birçok organ etkilendiği gibi cinsel arzu ve istek de etkilenir.
Onkolojik hastalıklar: Hasta, hem psikolojik hem fiziksel travmaya (ameliyat, kemoterapi, radyoterapi) maruz kaldığı için cinsel istek azalır.

Enfeksiyonlar: Cinsellik ağrılı olacağı için cinsel istek azalabilir.

Nörolojik hastalıklar: Hastada yeterli sinirsel uyarı olmayacağı için kişide cinsel istek azalabilir.

Psikolojik hastalıklar: Özellikle depresyon durumunda, hastada cinsel istek ve arzu eksikliği yaşanabilir.

Ağır karaciğer ve böbrek rahatsızlıkları: Bu hastalarda da vücut yorgun, bitkin ve halsiz kalır. Hasta, cinsel isteklerini tetikleyemez.

Yaşlılık-Menopoz: Vajinada oluşan kuruluk, ağrılı ilişki ve yaşla oluşan hastalıklar cinsel isteksizliğe yol açar.
ŞÜPHE

Cinsel hayattaki olumsuzluklar, kişinin yaşamında birtakım sıkıntılara yol açabilir. Cinsel isteksizlik, partnerde yanlış anlaşılmalara yol açabilir ve sosyal yaşamı etkileyebilir. Kişi, partnerinden şüphe duyduğunda ayrılmaya kalkabilir, iktidarsızlık, karşısındakine isteneni verememe, huzursuzluk, başarısızlık ve asabiyete yol açabilir. İsteği artırmak için yanlış ilaç kullanılabilir. Bu da bazı hastalıkların artmasına yol açabilir. Cinsel isteksizlik, uzun süreçte kişide yanlış cinsel eğilimlere yol açabilir.

Afrodizyak yiyecekler

Beslenme ve Diyet Uzmanı Sevil Nas Can; “Geçmişten günümüze bazı besin türlerinin kadın ve erkekler için afrodizyak etkisi gösterdiği biliniyor. Özellikle bazı hormonların salınımını artıran ve sinir sistemini olumlu etkileyen besinlerin libidoyu artırıcı etkilere sahip olduğu uzmanlarca kanıtlanmıştır” diyor. Kadınlarda, özellikle regl dönemlerinde veya öncesinde aşırı tatlı, çikolata tüketme isteği görülür. Östrojen hormonunun vücutta dolaşımının azalması, tatlı isteğinde artışa sebep olabiliyor. Östrojenin azalmasıyla kan şekeri düşüklüğü oluşabiliyor, iştah ve tatlı isteği artıyor. Bu da bize, hormonlarımız ve besin tüketimimiz arasındaki ilişkiyi anlayabilmek için güzel bir örnek oluşturuyor.

İSTİRİDYE VE HAVYAR: Deniz ürünlerinden özellikle de istiridye ve havyarın yüksek çinko içeriği, testosteron hormonunun salgılanmasında etkili oluyor.

HARDALDAN FAYDALANIN: C ve E vitamin açısından zengin olan hardalın, zengin bir antioksidan kaynağı olduğu biliniyor.
ÇİKOLATA VE TAHIL: Çikolata, peynir, et, balık ve tahıllar, serotonin salgılanmasını sağlıyor.

BAHARAT VE TARÇIN: Aromatik etkili baharatlar cinsel isteği artırıyor. Vanilya ve tarçının da bu konuda önemli etkileri var.

PEKMEZ LİBİDOYU ARTIRIR: Muz, arı sütü, kuruyemişlerden fındık ve ceviz, baharatlardan zencefil, karanfil, nane, kekik, safran, kişniş, rahatlatıcı etkisinden dolayı rezene, demir ve enerji içeriğinden dolayı pekmez de libidoyu artırıcı etkilere sahip besinlerden.

Besinlerin cinsel yaşam ve performans üzerindeki etkilerine yönelik birçok araştırma yapılmıştır. Fakat afrodizyak gıdaların etkilerinin, kişiden kişiye değişiklik gösterdiğini unutmamak gerekiyor.

20 Eylül 2010 Pazartesi

Doğum kontrol haplarını kimler kullanmamalı?


Regli ağrısından aşırı tüylenmeye kadar birçok rahatsızlığı da tedavi edici etkiye sahip olan doğum kontrol haplarını kullanmak, her kadın için sağlıklı olmayabilir.

Kimler kullanmamalı...

- Otuzbeş yaş üstü olup, sigara içenlerde sorun olabiliyor. Otuzbeş yaş altı sigara içen kadınların doğum kontrol hapı kullanmalarında ise bir sorun bulunmuyor.

  • Her gün hap almayı unutabilecek olanlar

  • Diyabet ve hipertansiyon hastaları

  • Karaciğer bozukluğu olanlar

  • Damar tıkanıklığı olanlar veya önceden damar tıkanıklığı geçirenler

  • Bulantı, kusma ile birlikte seyreden şiddetli baş ağrıları ve migreni olanların kullanması sakıncalı olabiliyor.


Doğum kontrol hapları ve kullanım alanları

Kadınlarda birçok rahatsızlığın tedavisinde başvurulan doğum kontrol haplarının tedavi alanlarının cevap anahtarı...

PROBLEMLER ve ÇÖZÜMLERİ:

  • Sivilce, aşırı tüylenme- Yüksek östrojen oranıyla düşük androjen oranı içeren haplar

  • Lekelenme, yumurtalık kisti- Yüksek östrojen ve progesteron oranıyla düşük androjen oranı

  • Hassas göğüs uçları- Düşük östrojen ve progesteron oranı ya da sadece progesteron

  • Depresyon, halsizlik, hassasiyet- Düşük progesteron oranı


Baş ağrıları= Düşük östrojen ve progesteron hormonu; çünkü hormonal dalgalanma baş ağrılarına neden olabiliyor. Bu yüzden birçok kadın regl sırasında migrene yakalanıyor.

Endometriyozis hastalığı=Düşük östrojen oranıyla yüksek progesteron oranı ya da dalgalanma yaratmadan düzenli hormon üretimi sağlayan regl olmayı engelleyen haplar

Regl ağrıları=Yüksek progesteron oranı ya da adet olmayı engelleyen haplar

Düzensiz regl = Regl öncesi sendromu (PMS)- Düşük progesteron ve androjen oranı

Kilo alımı=Düşük östrojen ve progesteron oranı

Polikistik yumurtalık sendromu= Düşük androjen ile progesteron oranı

Çocuk emzirme- Sadece progesteron içeren ya da östrojen içermeyen haplarRegli ağrısından aşırı tüylenmeye kadar birçok rahatsızlığı da tedavi edici etkiye sahip olan doğum kontrol haplarını kullanmak, her kadın için sağlıklı olmayabilir.

2 Eylül 2010 Perşembe

İslamda Cinsellik- Anal İlişki

Kadına arka organdan temas ne şekilde olursa olsun kesinlikle haramdır. Şayet kadın bu işe razı olacak olursa, o da büyük günaha ortak olur. Eşler arası bile olsa anal ilişki, livata olarak adlandırılmış olup, yasaklanmıştır.

Cenab-ı Hak buyuruyor:

"Ey Muhammed! Sana kadınların ay başı halinden de soruyorlar. De ki: O bir eziyettir Onun için ay başı halinde oldukları zaman kadınlardan çekilin ve temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın. İyice temizlendikleri zaman ise Allah''ın emrettiği yerden onlara varın, yaklaşın Şüphesiz ki Allah çok tövbe edenleri de sever, çok temizlenenleri de sever."
(Bakara,:222)
"Kadınlarınız, sizin için bir tarladır. O halde tarlanıza dilediğiniz gibi varın ve kendiniz için ileriye hazırlık yapın. Allah''tan korkun ve bilin ki siz mutlaka O''nun huzuruna varacaksınız. Ey Muhammed, müminleri müjdele!"
(Bakara,223)
Cinsel ilişki çocuğun çıktığı yerden olmak şartıyla ister kadının yüzü dönük olsun size, isterse arkası, Cenab-ı Hak (C.C.) helal olan yere ekin tarlası diyor. Yani çocuk yetişen doğum olan yer, bunun dışında herhangi bir yerden varmak haramdır.

Allah Resulu buyuruyor:

Kadınlara arkadan varmayınız.

Kadınlara arkadan yaklaşana lanet edilmiştir.

Allah''ın size emrettiği yerden kadınlara yanaşın.
Erkeğin cinsel organının sünnet kısmı kadının arka organına sokulmasıyla bu haram işlenmiş olur. Karısının tenasül uzvunu bırakıp da livata edenlere, şiddetli tazir lazım olur.

23 Temmuz 2010 Cuma

Doğum kontrol yöntemleri

Doğum kontrol yöntemleri rehberi

İstenmeyen gebeliklere karşı size, yaşınıza, durumunuza en uygun yöntemi seçerek korunmalısınız. İşte doğum kontrol yöntemleri, güvenilirlikleri ve tüm ihtiyacınız olanlar...


Tüm aileler ve bireyler kendi doğurganlık davranışları konusunda doğru bilgiye dayalı, bilinçli ve gönüllü bir seçim yapmalıdırlar. Böylece istemedikleri gebeliklerden sağlıklı ve etkin bir biçimde korunabilirler.

A- DOĞAL YÖNTEMLER

Doğal aile planlaması çiftlerin doğurganlık bilinci ile gebeliği önlemeyi ya da oluşturmayı sağlayan bazı kuralları birlikte uygulaması olarak tanımlanır. Dünya Sağlık Örgütü, doğal aile planlamasını, manstrüel sişkusun (adet sişkusu) fertil ve infertil dönemlerinde, doğal belirti ve semptomları gözleyerek gebeliğin planlanması ya da gebeliğin önlenmesi yöntemleri olarak tanımlamıştır.

Doğal Yöntemlerin Etkinliği %75’dir.

1. Servikal Mukus Yöntemi (Rahim Ağzı Salgısı)

Kadın vajinadaki salgıyı kontrol eder. Gözlemini ve salgının eldeki hissini her gün kaydeder. Ovülasyon (yumurtlama) yaklaşırken mukus artar, incelir ve rengi berraklaşır. Daha elastik ve kaygan olur. İki parmak arasında yavaşça uzatılabilir. Bu tür mukus spermlerin yaşamsını ve yumurtaya doğru ilerlemesini sağlar. Ovülasyondan önce ve sonraki dönemlerde mukus azalır ve yapışkan bir hal alır. Vajen kuru hissedilir. Mukusun arttığı bu dönemde cinsel perhiz yapılır.

2. Bazal Vücut Isısı Yöntemi

Ovülasyondan sonra salgılanan pregesteron hormonu ısı arttırıcıdır. Yeni vücut ısısını 0,2 C ile 0,5 C arasında yükseltir ve bir sonraki menstrüasyona kadar yüksek ısıda tutar. Bu yükselişe termalleşme denir ve bu da bazal vücut ısısı yönteminin temelidir. Ovülasyon denime, vücut ısısını izleyerek saptanabilir.

Cinsel perhiz, menstrüel kanamanın ilk gününden, ısı artışının saptandığı 3. günün sonuna dek sürdürülmelidir. Isı çizgisinin üstünde 3 ısı kaydedene kadar beklenmelidir. Bir sonraki menstrüel kanama başlayana kadar cinsel perhize ara verilir.

Bu yöntem tek başına kullanılmamalıdır. Servikalmukus ve/veya servikal palpasyon (elle muayene) yöntemleri ile birlikte kullanılmalıdır.

3. Servikal palpasyon (Rahim ağzını parmakla muayene) Yöntemi

Kadın kendi kendini elle muayene ederek, servikal (rahim ağzı) kenarındaki değişiklikleri tanımlayabilir. İnfertil (güvenli) dönemde serviks,dış ağzı kapalıdır ve elle kolayca ulaşılır. Yaklaşan yumurtlama (ovülasyon) ile birlikte ostrojen harmonu düzeyi yükseldikçe serviks yumuşar. Yukarı doğru çekilir ve dış ağızı açılır. Ovülasyondan ortalama 4-5 gün nce yumuşamanın başlaması belirgin hale gelir. Elle rahim ağzı daha zor ulaşılır bir hal alır ve ele gelince de yumuşaktır. Eşler servikste ilk değişikliklerin belirlendiği andan, serviksin kolayca hissedildiği, sert olduğu ve ağzının kapalı olduğu zamana kadar cinsel ilişkide bulunmamalıdır.

4. Takvim yöntemi

Kadının bir periyodu 30 gün kabul edilirse ovülasyon adetin başlangıcından 16-18 gün sonradır. Buna göre adetin başladığı gün birinci gün olursa, adetin başlangıcından sonraki 14 ile 21. gün arası döllenme için en riskli dönemi oluşturmaktadır. Bu dönemde cinsel ilişkiden kaçınılmalıdır. Mensturel sişkusun süresinin tam bilinememesi ve bir çok nedenden de etkilendiği için güvenli bir yöntem değildir ve kullanılmamalıdır.

5. Geri çekme

Cinsel ilişki sırasında erkeğin cinsel organının, boşalmadan önce vajenden çıkartılıp, meninin vajen dışına boşaltılmasıdır. Başarı oranı %75’dir. Başarı ile uygulandığında bile kadında ve erkekte psikolojik ve fizyolojik sorunlar ortaya çıkabilmektedir.

6. Vajinal yıkama

Bazı kadınlar, vajina duvar ve kanalındaki spermleri yıkayıp atma düşüncesi ile cinsel ilişkiden hemen sonra vajinayı su ile yıkamanın gebeliği önlediğine inanır. Bu yöntem doğum kontrol yöntemi olarak tamamen etkisizdir. Çünkü spermlerin birkaç saniye içinde servikal mukusa geçebilirler.

B- EMZİRME VE GEBELİĞİN ÖNLENMESİ

Adet kanaması olmadıkça emzirmeyle gebelikten korunma yöntemi olarak tanımlanan bu yöntem özellikle doğumdan sonraki ilk aylarda, süt veren kadınların, belli koşullarla doğal olarak doğurgan olmadığı düşüncesine dayanır. Emzirmenin her koşulda gebelikten korumadığı bilinmelidir. Belli koşullarda ve belli süre için emzirme ile korunabilinir. En fazla 6 ayı düzenli emzirme ve adet görülmemesi koşullarında emzirme, kadının bu dönemde yeniden ovülasyona ve adet görmesini geçiktirir. Etkinliği %85’dir.

C- BARİYER YÖNTEMLER

Spermin rahim boşluğuna geçmesini engelleyerek gebelikten korurlar. Bariyer yöntemleri güvenlidir, yan etkileri yoktur, birlikte kullanımı etkinliklerini arttırır. Kondom (prezervatif), dioatrem ve spermisitler bu yöntemlerdendir.

1. Kondom (Prezervatif)

Cinsel ilişki sırasında penise takılan bir kauçuk kılıftır. Spermin vajinaya girmesini engeller. Sperisitler ile birlikte kullanılması etkinliğini arttırır. Doğum kontrolü dışında, AIDS ve diğer cinsel yolla bulaşan hastalıkların yayılmasını önler.

2. Diyafram

Diyafram rahim ağzını örten, kenarları daha sert, kauçuk bir araçtır ve servikal açıklığa uygulanan spermisit jel ya da krem ile birlikte kullanılır spermisit madde diyafram tarafından fiziksel olarak engellemeyen spermleri öldürür.

3. Spermisitler

Vajinal spermisitler, spermlerin servikse ulaşmadan etkisiz hale getirilmeleri için vajinaya konur. Köpük, tablet, krem şeklinde bulunurlar. Diğer doğum kontrol yöntemlerine göre etkinliği daha azdır. Etkinliğini artırmak için kondom veya diyafram ile birlikte kullanılmalıdır.

D- ORAL KONTRA SEPTİTLER (DOĞUM KONTROL HAPLARI)

Doğum kontrol hapları şunlardır;

- Kombine doğum kontrol hapları
- Yalnız prefesteron içeren haplar (mini haplar)
- Ertesi gün hapı

1. Kombine Doğum Kontrol Hapları

Çok güvenilir bir doğum kontrol yöntemidir. Östrojen ve progesteron hormonları birlikte bulunur. Ostrojen, yumutlamayı (ovulosyonu) baskılar ve döllenmiş yumurtanın gelişmesini engeller. Progesteron rahim ağzı sıvısının azaltıp kıvamının artmasına neden olarak spermlerin geçişini engeller. Etkinliği%99,9’dur. En etkili yöntemdir. Her gün hormon içeren haplardan bir tane alınır. Kullanımı kolaydır. Yumurtalık ve rahim kanseri riskini azaltır, iyi huylu meme hastalıklarını azaltır. Kemik erimesi riskini azaltır. Hap kullanmaya son verdikten sonra doğurganlık yeteneği tekrar devam eder. Kullanmaya başlamadan önce gebelik testi ile gebelik olup olmadığı saptanmalıdır. Meme kanseri, kan pıhtılaşması olanlarda, kalp hastalarında, karaciğer hastalarında kullanılmamalıdır. 6 aylıktan küçük bebek emzirenlerde, sigara içenler, şeker hastalığı, yüksek tansiyon, migren, depresyon tanısı olanlarda ise kontrol altında kullanılmalıdır.

2. Yalnız progesteron içeren haplar (Mini Haplar)

Ostrojen içermezler ve kombine doğum kontrol haplarına göre daha az progesteron içerirler. Kadında doğal olarak oluşan rahim ağzı sıvısını kalınlaştırarak spermin geçişine engel olur ve yumurtlamayı %50 oranında engeller. Etkinliği %96’dır. Her gün aynı saatte alınmalıdır. Emziren kadınlarda kullanılabilir. Ostrojenin yan etkilerinden dolayı kombine doğum kontrol hapı kullanmayan kadınlarda kullanılabilir.

3. Ertesi Gün Hapı

Ertesi gün hapı doğum kontrol yöntemi değildir. Korumasız cinsel ilişkiden sonra, sürdürülmesi kesinlikle istenmeyen gebeliklerin, döllenmiş yumurtanın rahim yüzeyine yerleşmesinden önce önlenmesidir. Tecavüz gibi zorunlu durumlarda başvurulan bu haplar, kullanacak olan kişiye marka belirtilmeden ve paketinden çıkarılarak verilmelidir.

E- ENJEKTE EDİLEN DOĞUM KONTROL İLAÇLARI

Pregesteron içeren ilaçlardır. Ovülasyonu (yumurtlama) engeller. Ayrıca, spermin rahime girmesini engelleyen kalın bir servikal mukus da oluştururlar. 3 ayda bir kullanılırlar. Geçici kontrosptit yöntemlerinin en etkililerinden biridir. Adet düzensizlikleri yapabilir. Yumurtalık kanserine karşı da koruyucudur. Ciddi bir tıbbi sorunla karşılaşılmadıkça süresiz kullanılabilir. Hamile olan, karaciğer hastalığı, damarlarında pıtılaşma, meme kanseri, nedeni bilinmeyen kanamalarda kullanılmamalıdır.

F- DERİ ALTI İMPLANTLARI

Beş yıl süreyle korunma sağlayan etkili, uzun süreli ve geri dönüşümlü bir doğum kontrol yöntemidir. Yapay hormon içeren yumuşak silikondan yapılmış altı ince ve esnek kapsül kadının üst kolunun iç kısmında derinin hemen altında küçük cerrahi bir girişimle yerleştirilir vücuda yavaş yavaş hormon salgılar. İçinde prefesteron hormonu ovülasyonu (yumurtlama) baskılayarak ve servikal mukusu, sperm geçişini engelleyecek biçimde kalınlaştırıp azaltarak gebeliği önler. En etkili doğum kontrol yöntemlerinden biridir gebelerde. Karaciğer hastalığı damarda pıhtılaşması olanlarda meme kanserinde kullanılmaz.

G- RAHİM İÇİ ARAÇLAR (RİA)

Günümüzde RİA, dünyada en yaygın olarak kullanılan geri dönüşümlü, uzun süre etkili doğum kontrol yöntemidir. Türkiye’de en çok Bakır T390A RİA kullanılır. Şekli T harfine benzer.

RİA rahim içine yerleştirilir, genellikle bakır ya da bir steroid hormon içeren, küçük plastik bir cisimdir. RİA spermin üst genital yollara ulaşmasına, yumurtanın (ovum) hareket etmesine engel olarak döllenmeyi engeller. Cinsel ilişkiyi etkilemeyen, güvenli ve çok etkili bir yöntemdir. Emziren kadınlar içinde uygundur.

RİA çıkarılıncaya kadar rahimde durur. Kendiliğinden düşerse vajinadan atılır. Rahim ağzında yara ya da kansere neden olmaz. Yerinde olup olmadığı klavuz ipi yoklanarak anlaşılır. 8 yıl kadar kullanılabilir. Cinsel yolla bulaşan (AİDS gibi) hastalıklara karşı koruma sağlamaz.
Kadının hamile olmadığından emin olunduğunda adet süresi boyunca herhangi bir zamanda uygulanabilir.

H- GÖNÜLLÜ CERRAHİ STERİLİZASYON

Gönüllü cerrahi sterilizasyon (kısırlaştırma) bütün dünyada kabul gören ve giderek yaygınlaşan bir aile planlaması yöntemidir. Baka çocuk istenmeyen ve doğurganlıklarını sona erdirmek isteyen çiftler için en güvenli yöntemlerden biridir. Doğurganlığı kalıcı olarak sona erdiren 18 yaşını doldurmuş olan herkese rızası ile, evliyse eşinin de onayı alınarak işlem yapılabilir. Kadında tüp ligasyonu (tüplerin bağlanması), erkekte vazektemi (sperm kanallarının bağlanması) şeklinde yapılan işlem, eğer istenilirse mikro cerrahi yöntemler ile düzeltilip, geriye dönüş de sağlanabilir. Ancak tekrar bu düzeltme işlemleri çok pahalı, zaman alıcı ve kesin sonuç garanti edilemez. Kadında tüp ligasyonu (tüplerin bağlanması) cinsel işlevleri etkilemez. Her iki tüp bağlandığı için yumurtalıktan gelen yumurta rahime ulaşamaz ve döllenmede engellenmiş olur.

Erkekte uygulanan vazektemi (sperm kanalının kesilip bağlanması) yönteminde spermin mekanik olarak dışarı ulaşması engellenmiş olur. Erkekte cinsel istek ve tenksiyonlar yönünden bir bozukluğa neden olmaz. Geri dönülmesi güçtür, kalıcı bir yöntem olarak kabul edilmelidir.

22 Temmuz 2010 Perşembe

Kapalı vajina cinselliğe engel değil


Kapalı vajina cinselliğe engel değil

Genç kızların baba evine bile gönderilmesine yol açan “kapalı vajina” sorunundan artık kurtulmak mümkün.

Anne karnındaki kız bebeğin embriyonik gelişimi sırasında oluşmayan ve geçmişte evlendirilen genç kızların baba evine bile gönderilmesine ya da “koca karı yöntemi” diye tabir edilen ilaçlar ya da muskalarla çözüm bulunmaya çalışılan “kapalı vajina” sorununun artık küçük bir cerrahi operasyonla kabus olmaktan çıktığı bildirildi.

Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Turan Çetin, AA muhabirine yaptığı açıklamada, kadınlık organlarının, çoğunlukla doğuştan gelen ve nedeni henüz belli olmayan yapısal bozukluklarının aynı zamanda işlevsel sorunlara da yol açtığını söyledi.

Kadınlık organlarındaki doğumsal yapı bozuklukların görülme sıklığıyla ilgili detaylı istatistiki veriler bulunmadığını, ancak kadınların yaklaşık yüzde 5-6'sında görüldüğünün tahmin edildiğini belirten Çetin, son yıllarda yaygın olarak rastlanılan vajina yokluğunun gelişen tıp imkanları sayesinde artık kabus olmaktan çıktığını ifade etti.

Cinsel ilişkiyi engelleyen bir sorun

Her bin kadından birinde görüldüğü tahmin edilen vajina yokluğunun, cinsel ilişkiye girmeyi engellediğine dikkati çeken Prof. Dr. Çetin, şunları söyledi:

“Yıllar önce bu tür hastalar evlendirildiklerinde cinsel ilişkiye girilemediği için eşleri tarafından baba evlerine gönderilirlerdi. Bir sağlık sorunu olmanın yanı sıra toplumsal yaralar da açan bu durum artık küçük bir cerrahi operasyonla gideriliyor. Eskiden hiç yapılmayan bu tür operasyonları artık laparoskopik yöntemlerle de gerçekleştirmek mümkün.

Son yıllarda standart yöntemin aksine laparoskopik yöntemi tercih ediyoruz. Bu yöntemde, karın duvarında 3 tane kesi açıyoruz. Özel olarak geliştirdiğimiz alet sistemini kullanarak, oluşmamış vajina dokusunun bir haftada normal vajina uzunluğuna getirilmesini sağlıyoruz.”

Prof. Dr. Çetin, bu operasyonda, vajinasını oluşturdukları hastaların sadece cinsel ilişkiye girebildiklerini, ancak çocuk sahibi olmadıklarını belirterek, “Çünkü, doğuştan vajinası olmayan kadınların uterusları (rahim) da olmuyor. Bu durumdaki hastalar adet kanamaları görmediklerinde hekime başvurunca bu anomaliyi fark edebiliyorlar” diye konuştu.

Küçük bir cerrahi operasyonla vajinası oluşturulan hastaların yumurtalıklarının bulunabildiğini, bu durumdaki hastaların anne olabileceklerini anlatan Çetin, şöyle devam etti:

“Ancak, bu hastaların normal yolla hamile kalmaları mümkün değil. Yumurtaları varsa, bu yumurtalar alınmak suretiyle taşıyıcı anne kanalıyla çocuk sahibi olabiliyorlar. Ancak, Türkiye'de yasalar izin vermediği için yurt dışına giden çok sayıda hastamız var.”

Çetin, Türkiye'de tıp alanındaki gelişmelerin Avrupa ülkelerinden geri kalmadığını, bu nedenle sağlıkta yurt dışına döviz kaptırmayı da doğru bulmadıklarını belirterek, “Ancak, elbette taşıyıcı anneliğe Türkiye'de yasalarımızın izin vermesi için bunun öncelikle altyapısını oluşturmak gerekir” diye konuştu.

Mutlu bir cinsel yaşamın sırları

Mutlu bir cinsel yaşamın sırları

Mutlu ve her iki taraf için de tatmin edici bir cinsel yaşantıya sahip olmak bu kadar zor mu?

Ülkemizde okulda ve evde cinsel eğitim olmadığı için, kişiler cinsellikle ilgili bilgileri arkadaşlardan, kitaplardan ve son dönemde en fazla internetten edinmektedir. Ancak yine de edindikleri bilgiler sınırlı olmakta ve cinsel tecrübe yaşaacakları zaman kafalarında birçok soru ile yatak odasına gitmektedirler.

Hem erkek hem de kadın bilgisiz ve tecrübesiz olduğunda cinsel sorunlar da daha ilk geceden çiftin karşısına bir kabus olarak ortaya çıkmaktadır. Mutlu ve her iki taraf için de tatmin edici bir cinsel yaşantıya sahip olmak bu kadar zor mudur?

Cinsel konularda halkımızı bilgilendirmeyi ve cinsel sorunlara çözüm üretmeyi amaçlayan Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği (CİSED), mutlu bi cinsel yaşam için uyulması gereken altın kurallarla ilgili çok çarpıcı bir basın açıklaması yaptı.

Seks kişinin bedenini sevdiği ile paylaşmasıdır

Ön sevişmesiz seks olmaz

Cinselliğin toplumumuzda olduğundan farklı algılandığını ve çiftlerin adeta seksi bir keyif olmaktan çıkarıp eziyet haline getirdiklerini söyleyen CİSED Genel Başkanı Dr. A. Cem Keçe; ''Cinsellik dokunmak, okşamak, öpüşmek, sevişmek ve cinsel birleşmeyi içeren bir bütündür. Kişinin bütün benliğiyle dahil olduğu bir eylemdir ve bedenini sevdiği kişi ile paylaşmasıdır. Çift arasında yaşanan özel bir ilişkidir. Oysa ki çiftler, cinselliği sadece cinsel birleşme olarak algılıyorlar.

Çoğu zaman ön sevişme bile olmadan penis-vajina birleşmesini gerçekleştirmeye çalışıyorlar ve böylece sorunlar ortaya çıkıyor. Ne erkek mutlu oluyor ne de kadın. Kadın erkeği bencil olup sadece kendini düşünmekle suçluyor, erkek ise kadının soğuk olduğunu ve yatakta hiçbirşey yapmadan sadece yattığını söylüyor. Oysa ki cinsellikte ön hazırlık çok önemlidir, çünkü kadın ve erkek farklı şekillerde uyarılırlar. Erkek sekse daha çabuk hazır olabilirken, kadının önce ruhunun okşanması ve daha sonra da dokunsal olarak uyarılması gereklidir. Ön sevişme yapılmadan doğrudan penis-vajina ilişkisine geçildiğinde kadın hazır olmadığı için seksten keyif almayacaktır.'' dedi.

Cinselliği konuşmaktan çekinmeyin

İyi seks yapmak tecrübe ile öğrenilir
Hem kadını hem de erkeği mutlu edecek bir seks yaşantısı için konuşmanın çok önemli olduğunu belirten CİSED Genel Başkan Yardımcısı Psk. Gülüm Bacanak; ''Uzun yıllar boyu evli olan çiftler bile aslında birbirlerinin cinsel olarak gerçekte ne istediğini bilmiyorlar. Çünkü cinselliği konuşmuyorlar. Toplumca seks yapmayı doğuştan bildiğimizi ve zamanı geldiğinde çok iyi seks yapacağımızı zannediyoruz. Oysa ki nasıl okuma-yazma okulda öğreniliyorsa, seks de tecrübe kazandıkça sonradan öğrenilir.

Mutlu ve tatmin edici bir cinsel yaşam için partnerinizle konuşun. Onun sizden istek, arzu ve beklentilerinin neler olduğunu öğrenin. Sizde arzu, istek ve beklentilerinizi partnerinizle paylaşın. Ayrıca endişeleri ve korkuları da paylaşmak gereklidir. Böylece birbirinizi daha iyi tanımış olursunuz, ya partnerimi mutlu edemezsem ya da ona rezil olursam kaygısı yaşamadan sadece zevke odaklanabilirsiniz. Cinsel mutluluğun yolu karşıklı güvenden geçer. Bu güveni oluşturmak için de çift birbirini tanımaya vakit ayırmalıdır, birbirinin duygularına değer vermelidir, penis vajina birlikteliğine takılıp kalmamalıdır.'' dedi.

İdeal ortamı sağlayın

Rahatlamak için birbirinize masaj yapın
Seks için çiftin hoşlarına giden ideal bir ortam yaratmalarının onların cinsel enerjisini arttıracağını söyleyen CİSED Genel Sekreteri Psk. Dnş. Fatma Ayrık; ''Her insanın hoşuna gidecek bir sevişme ortamı vardır. Ortam ne çok sıcak ne de soğuk olmalıdır. Işık çiftin arzusuna göre ayarlanabilir. Yumuşak yastıklar, dinlendirici bir müzik, kokulu mumlar da ortama dahil edilebilir. Kapının ve telefonun çalmaması da önemlidir. Böylece çift sadece sevişmeye ve birlikte geçirecekleri keyifli zamana odaklanabilir. Ayrıca sevişmeden önce yorgun olmamak, çok aç ya da çok tok olmamak da önemlidir, sevişmeye başlamadan önce hafif birşeyler atıştırmak yeterli olacaktır.

Çiftlerin çoğu cinselliği haz alıp haz vermek olarak değil de, bir performans göstergesi olarak algılarlar. Özellikle erkekler için cinsel performans çok önemlidir ve ilişki öncesi kaygıları yüksek olabilir. Bu nedenle gevşemek ve rahatlamak çok faydalı olacaktır. Çift birbirine yumuşak dokunuşlarla bebe yağı sürerek acele etmeden masaj yapabilir ve birlikte geçirdikleri her anın tadını çıkarabilir.'' diye ekledi.

20 Temmuz 2010 Salı

Cinsel takıntılarınızın kurbanı olmayın

Cinsel takıntılarınızın kurbanı olmayın

Düşünün hayatınız bir anda değişiyor ve aklınıza öyle şeyler geliyor ki, kendinizden utanıyorsunuz. Başkalarına yan gözle bakacaksınız diye kendinizi eve kapatıyor, kimseyle göz göze gelemiyor, en yakınınızla bile cinsel içerikli hayaller kuruyorsunuz. Bu durumda ne yaparsınız?

BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ?

Türkiye'de 2 milyon, İstanbul'da 250 bin takıntı hastası var ve çocuklar da bu hastalığa yakalanabiliyor. Günümüzde her 10 bin kişiden 250-300'ünün takıntı hastası olduğu biliniyor. Dünyada ise 300 milyon kişide 'takıntı' hastalığı var.

Kadınların en çok temizlik takıntısı olduğunu belirten Dr. Oğuz Tan, erkeklerde cinsellik takıntılarının daha sık görüldüğünü söylüyor. Obsesyon (takıntı) hastalığının çocuklukta da ortaya çıktığına işaret eden Dr. Oğuz Tan, "Takıntılı çocuklar sürekli aynı soruyu sorarlar. Ders çalışırken bir cümleyi okuyup, emin olamadıkları için tekrar aynı cümleye dönerler. Bir sayfa okumaları için 5-6 saat geçmesi gerekir" diyor.

Düşünün hayatınız bir anda değişiyor ve aklınıza öyle şeyler geliyor ki, kendinizden utanıyorsunuz. Başkalarına yan gözle bakacaksınız diye kendinizi eve kapatıyor, kimseyle göz göze gelemiyor, en yakınınızla bile cinsel içerikli hayaller kuruyorsunuz. Bu durumda ne yaparsınız? Cinsel takıntılı biri olduğunuzun farkına varmalı ve vakit kaybetmeden bir uzmana başvurmalısınız.

Cinsel takıntılar zihinden kovulamıyor

Cinsel takıntılar, dayanılması zor, büyük utanç ve acı veren takıntılar arasında. Psikiyatri Uzmanı Oğuz Tan, cinsel takıntıları; "Kişilerin aklına hiç istemedikleri zamanda hiç istemedikleri kişilerle ilgili cinsel düşünceler, erotik görüntüler gelmesidir. Her takıntıda olduğu gibi tekrarlayıcıdırlar ve zihinden kovmaya çalışmakla gitmezler" diye açıklıyor.

En sık rastlanan cinsel takıntılar nelerdir?

Zaman zaman hastalarımız yüzleri perişan, gözyaşlarına boğulmuş halde odamıza girerler ve sesleri boğularak, tıkanarak, utanarak anlatırlar: "Kızlarıma tecavüz etmekten korkuyorum. Anneme cinsel arzu duyuyormuş gibi bir hisse kapılıyorum. Üç yaşındaki yeğenimi öptükten sonra penisimin sertleşip sertleşmediğini kontrol ediyorum."

Bu kişiler ya kızlarının saçlarını bile okşamaz olur, annelerine yaptıkları ziyaretleri bayramdan bayrama indirirler ya da gerçekten sapık olup olmadıklarım kontrol maksadıyla olur olmaz yerde, olur olmaz şekilde yakınlarına dokunup onları sinir ederler. İnsanların cinsel organlarına bakma takıntılarına da sıkça şahit oluruz. Kadınların cinsel organlarına bakma dürtüsü duyan erkekler, gözleri erkeklerin kasıklarına kayacakmış korkusu yaşayan kadınlar sık sık bize başvururlar. Bu kişiler, erkekse kadınları rahatsız etmekten, kadınsa 'hafifmeşrep' damgası yemekten büyük korku duyarlar.

Kişi cinsel takıntılarını nasıl kontrol altında tutabilir?

Aslında bu tıbbi bir durumdur, 'obsesif kompülsif bozukluk' adında bir hastalıktır. Beyinde seratonin adlı maddenin eksik olmasından kaynaklanır. Kişi bu düşüncelerin sapıklık olmadığım, tıbbi bir durum olduğunu bilmeli, düşünceleri kafadan atmaya çalışmamalıdır. Kendi kendine düzelmesi çok zordur, mutlaka psikiyatriste gidilmelidir.

Cinsel takıntılar, bir bakıma seks bağımlılığı mıdır?

Seks bağımlılığıyla hiçbir alâkası yoktur. Tam tersine, cinsel takıntısı olan insanlar son derece mazbut, ahlaki değerlere haddinden fazla önem veren, hatta ahlaki konularda oldukça katı olan kişilerdir. Korktukları şeyleri asla yapmazlar. Takıntı, düşüncenin bir hastalığıdır. Asla istenmeyen eylemle sonuçlanmaz. Takıntılı insanlar kendilerine büyük haksızlık eder, 'sapık' olduklarının anlaşılacağı endişesiyle izole bir hayat yaşamaya başlarlar.

Obsesif kompülsif kişilik bozukluğu

Psikolog Yasemin Yeşilyaprak, obsesif kompülsif kişilik bozukluğunu şöyle açıklıyor; "Dürüstlük, kuralcılık, güvenilirlik gibi özelliklerin baskısıyla, esnek olamayışın, değişime uyum sağlayamamanın doğurduğu bir bozukluktur. Hastalar, sorumlulukları ciddi şekilde üstlenirler ama hata yapmaktan ve eksiklikten nefret ettikleri için ayrıntılarla çok fazla meşgul olurlar ve gerçek amaçlarının ne olduğunu unuturlar.

Sonuç olarak karar vermede ve işleri tamamlamada güçlük çekerler. Bu tür problemler, sorumlulukların bir endişe kaynağı haline dönüşmesine sebep olur ve bu kişiler amaçlarından nadiren memnuniyet duyarlar. Çoğu obsesif kompülsif özellikler uyumludur ve bunlar çok belirgin olmadığı sürece, bu özelliklere sahip kişiler daha fazla amaçlarına ulaşırlar.

Özellikle bilimde ve kuralların, mükemmeliyetçiliğin ve azmin gerekli olduğu akademik alanlarda bu kişiler başarılı olurlar. Bununla birlikte kişiler arası ilişkilerde ve kontrolünün olmadığı durumlarda kendilerini huzursuz hissederler. Diğer insanlarla ilişkilerinde ve ne olacağı öngörülemez durumlarda mutlaka güven bulmak isterler.

Uzmanlar diyor ki; cinsellik takıntısını seks bağımlılığıyla karıştırmayın >>>

Cinsel takıntıların altında ne gibi sorunlar olabilir? >>>

Cinsel takıntılar ne zaman tehlikeli boyuta ulaşıyor?

Cinsel takıntının varlığı bile oldukça kötü. Takıntının hafifi bile kişiye büyük azap yaşatır. Takıntı şiddetlendikçe insanlardan uzaklaşma, kendini tecrit etme ve ağır depresyon ortaya çıkar.

Cinsel takıntılar, kişinin hayatını nasıl etkiler?

Utanç duygusu, insanlardan uzaklaşma, mutsuzluk, hayattan zevk almama, huzursuzluk, sıkıntı verir.

Cinsel takıntılar, cinsel yaşamı nasıl etkiler?

Cinsel takıntılar, cinsel bir problem değildir. Cinsel fonksiyonun değil, düşüncenin bir hastalığıdır. Cinsel takıntısı olanların cinsel hayatı normaldir. Tek problemleri, dönem dönem depresyonun doğal sonucu olan cinsel isteksizliktir.

Cinsel takıntıların altında ne gibi sorunlar olabilir?

Bazı eski kitaplarda, bilinçaltında yatan gizli cinsel arzuların cinsel takıntılara yol açabileceği yazar. Bunun doğru olmadığı, bugün çok iyi anlaşılmıştır. Takıntı, biyolojik bir problemdir. Beynin ön ve alt bölgelerinin hastalığıdır. Bu bölgelerde serotonin maddesinin düşüklüğünden kaynaklanır. Hastalığın elbette psikolojik sebepleri de vardır. Ama bu psikolojik sebepler, bilinçaltı arzular değildir; sıkıntı sahiplerinin, fazla mükemmeliyetçi ve ahlakçı, kolaylıkla suçluluk duygularına kapılıveren insanlar olmalarıdır.

Cinsel takıntılı olmak sapkınlık mıdır?

Sapkınlıkla hiçbir alâkası yoktur. Bu kişiler, sapık olacak en son insanlardır.

Eşcinsellik takıntısı kişide ne tür sorunlara yol açar?

Eşcinsellik takıntısı da pek çok 'normal' erkeğin hayatını mahveden takıntılardandır. "Ben eşcinsel miyim?" sorusu zihinlerini kavurur. Ömürleri boyunca hiçbir erkeğe ilgi duymamışlar, sadece ve sadece kadınları hayal etmekten, kadınlarla beraber olmaktan zevk almışlardır. Ancak erkeklerle sevişirken görürler kendilerini. Yakın arkadaşlarıyla, amca çocuklarıyla, tanımadıkları erkeklerle homoseksüel ilişki halindeki pozları gözlerinin önünden gitmez. Erkek soyunma odası türü yerlerde dehşete kapılırlar. Eşcinsel görünce yılan görmüş gibi paniğe kapılan, eşcinsel görmemek için yıllardır Beyoğlu'na ayak basmamış hastalarımız var.